Hayatı
Giovanni Boccaccio, 1313 yılında Floransa’da dünyaya gelmiştir. Certaldo’lu küçük toprak sahibi Boccaccio di Chellino’nun (Boccaccino diye de anılır) evlilik dışı çocuğudur. Annesinin kimliği konusunda bilgi yoktur. Baba evinde büyüyen, özel dersler alan Boccaccio 1325 yılında, babasıyla birlikte Napoli’ye gitmiştir. O yıllarda İtalya’nın en önemli merkezlerinden olan Napoli’de geçirdiği yıllar boyunca, hem Akdeniz’in değişik yörelerinden bu kente gelen denizcilerle, tacirlerle, korsanlarla, hem de kentin soylu asilleriyle ilişkiler kurmuştur. Boccaccio, saray çevresinde tanıştığı kişilerden astronomi, hukuk, edebiyat bilgileri edinmiş, Grekçe öğrenmiş, Petrarca’nın yapıtlarını tanıma fırsatı bulmuştur. 1340 yılında, babasının işleri bozulunca Floransa’ya dönmüştür. Geçim sıkıntısı yaşayan sanatçı devlet görevlerinde bulunmak orunda kalmış, Önce Roma’ya ardından, Napoli’de görev yaptıktan sonra yeniden Floransa’ya dönmüştür. 1348 yılında Avrupa’yı sarsan veba salgını Boccaccio’yu da derinden etkilemiş, ölümsüz eseri Decameron’u bu olay üzerine kaleme almıştır. 21 Aralık 1375 tarihinde Certaldo’daki evinde hayatını kaybetmiştir.
Edebi Kişiliği
- Boccaccio, İtalyan dilinde düzyazının temelini atan yazardır. Yazı dili olarak Latincenin kullanıldığı on dördüncü yüzyıl İtalya’sında, başyapıtı “Decameron”u halk ağzıyla (İtalyanca) yazmış, bu kitabında hem bir çağın günlük yaşama biçiminden gerçekçi gözlemler aktarmış, hem de İtalyan dilinin daha sonraki gelişme aşamalarına kaynak oluşturacak bir düzyazı düzeni kurmuştur.
- Edebiyat hayatını şiir ile başlamış, ilk şiirlerinde ilhamını “Fiammetta” isimli aşığından almıştır.
- Dante’nin ve Petrarca’nın şiiriyle yarış edemeyeceğini anlayınca şiiri bırakmış, Napoli’de başladığı birçok yapıtını Floransa’da bitirmiştir. Bu arada, sevgilisiyle arasının açılmasını anlatan ve ilk ruhbilimsel roman örneği sayılan “Elegia di Madonna Fiammetta”yı tamamlamıştır.
- Şüphesiz ki Boccaccio’ya asıl ününü getiren eseri “Decameron” olmuştur. Dünya edebiyatının ilk hikâye örneği kabul edilen bu eserde, veba salgını nedeniyle eve bir eve kapanan 10 kişinin anlattığı hikayeler yer almaktadır. Yazar, 1348 yılında yazımına başladığı eserini 1351 yılında tamamlamıştır.
Decameron
1348 yılında Avrupa’yı kırıp geçiren veba salgını boyunca tanık olduğu olaylardan etkilenen Boccaccio, “Decmeron”da salgın günlerinin Floransa’sını ele alır. “Decameron” biçimsel yönleriyle “orta çağ” temalarına bağlı kalsa da hümanizmanın tohumlarını taşıyan bir kültürün habercisidir. Bu özelliğiyle Petrarca’ya yaklaşır.
“Decameron” on gün boyunca anlatılan yüz öyküden oluşur. Günde on öykü anlatılır. Her günü bir kral ya da kraliçe yönetir. Yazar, “Decameron”un önsözünde kitabın özelliklerini açıklar, sevenlerin, özellikle de seven kadınların acılarını hafifletmeyi amaçladığını belirtir. Bu eser, gelişmekte olan Floransa burjuvazisinin, işleri nedeniyle sık sık uzak ülkelere giden kocalarının dönüşünü beklemekle ömür tüketen kadınları için yazılmıştır.
Veba salgınından kaçmak için bir araya gelen yedi genç kadınla (Pampinea, Filomena, Lauretta, Emilia, Elissa, Fiammetta ve Neifile) üç genç erkek (Panfilo, Filostrato ve Dioneo) gönüllerince yaşayarak gülüp eğlenmek, aklın sınırları dışına taşmayan zevkler tadabilmek amacıyla, önce Fiesole dolaylarında bir evde, sonra da bir şatoda konaklarlar. Her gün (cumartesi ile pazar dışında) öğleden sonra, her biri bir öykü anlatır. Öykünün konusunu günün yöneticisi (kral ya da kraliçe) belirler. Birinci ve dokuzuncu günde ise, herkes istediği öyküyü anlatır. Böylece yüz öykü anlatılmış olur.
Mutluluklar, gönül yaraları, kadın erkek ilişkileri, yerinde verilen yanıtlar, çıkar peşinde koşan din adamları, öykülerin başlıca konularını oluşturur. Her günün bitiminde yemek yenir, şarkı söylenir, dans edilir. “Decameron”da anlatılan öykülerin çoğu, orta çağın bilinen öyküleridir. Yenilik, Boccaccio”nun orta çağın edebiyat ve kültüm geleneklerine sırt çevirip düzyazıya saygınlık kazandırarak yaptığı devrimdedir.