Yazılışları ve söylenişleri aynı veya birbirine çok benzeyen, ancak anlamları farklı olan kelime ve kelime gruplarının bir arada kullanılmasına dayanan edebi sanata cinas adı verilir. Cinasın diğer adı “tecnis”dir. Aynı zamanda bir kafiye çeşidi olan cinasın bulunduğu kafiyelere “cinaslı kafiye” denir.
Hem divan şiirinde hem de halk şiirinde cinasa büyük önem verilmiştir. Bu noktada 17. yüzyılın en büyük şairleri arasında sayılan Nabi’ye kulak verebiliriz. Nabi, “kelama vüsat-ı meydan verir cinas” diyerek bu sanatın önemin vurgulamıştır. Cinasın iki çeşidi vardır: Tam cinas ve noksan cinas… Bunlar da kendi içinde alt gruplara ayrılır.
Cinas Örnekleri
Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan akıbet yer yer seni (İbn-i Kemal)
Dûş olup taze bir yâre
Câna açtım taze bir yâre (Enderunlu Vasıf)
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç (Yahya Kemal)
Ah kim ömrüm cihan mülkünde cânânsız geçer
Ben cihan mülkün niderem cünki cân ansız geçer (Ahmet Paşa)
Her nefeste işledim ben bir günah
Bir günah için demedim bir gün âh (Süleyman Çelebi)
Çay kuru çeşme kuru
Nerden içsin kuzu su
Ben yakıp bitiren
Bir annenin kuzusu (Anonim)
Yine şol denlü cefa eyledi sengin-dilimiz
Dahi güzeller adın anmağa varmaz dilimiz (Bakî)
Şah verdi, filiz sürdü sinemde yara dalı
Şu cihanda gülmedim yaradan yaradalı
─ Ey kupkuru çölleri cennetlere çeviren gül
Vaktidir, ağlayan gözlerimin içine gül