Sözcükler arasında anlam ilgisi kuran ve genellikle tek başına anlam taşımayan sözcüklere edat (ilgeç) adı verilir. Türkçemizde kullanılan belli başlı ilgeçler şunlardır: gibi, için, ile, göre, kadar, dek, sadece, değin, denli, beri, karşın (rağmen), karşı, üzere, başka, doğru, dolayı (ötürü), yana, diye, önce, sonra, değil, mi, adeta… Edatların bir kısmı her kullanımda edat görevi üstlenirken bir kısmı ise kullanım yerine göre edat görevi üstlenir.
Her zaman edat olanlar
Gibi, için, göre, kadar, dek, değin, sadece, üzere, mi, sanki
Kullanım yerine göre edat olanlar
Beri, karşı, doğru, başka, ile, sonra, yana, ancak, yalnız, tek, bir, önce…
Bu edatları anlam ve kullanım özellikleriyle inceleyelim:
GİBİ
- Kavramlar arasında “benzerlik ilgisi” kurar. Bu durumda ortak özellikte karşılaştırma yapar
⇒ Deniz gibidir gökyüzü.
⇒ Çocuğun elleri pamuk gibiydi.
- Benzerlik ilgisinden tümüyle sıyrılmadan “eşitlik ilgisi” kurar. Bu durumda “kadar” anlamı taşır:
Küçük Zühre, ablası gibi çok başarılıydı.
Kuşlar gibi özgür hissetti kendini, oraya gidince.
- Yüklemlerden sonra kullanıldığında yüklem durumundaki eylemin gerçekleşme olasılığının bulunduğunu, gerçekleşmesinin yakın olduğunu anlatır.
⇒ Taş duvarlar, üzerimize yıkılıverecek gibi.
⇒ Yağmur artık kesilecek gibi.
- Bir adla birleşerek bir başka adı niteleyen sıfat öbeği kurar:
⇒ tazı gibi çocuk
⇒ kömür gibi göz
⇒ selvi gibi boy
⇒ inci gibi diş
- “Gibi” edatı, ek alınca ad olur.
⇒ Onun gibisini hiç görmedim.
- “si, -msi, -ce” gibi sıfat türetme ekleri, “gibi” nin yerini tutabilir:
⇒ Ahırımsı bir yere götürdüler kurbanlık koyunları.
⇒ Uzanmış dalca bir boyunla selviyi andırıyordu yari.
NOT: “Gibi” sözcüğü benzerlik ilgisi kurarken yüklemin anlamını etkiliyorsa belirteç öbeği oluşturur. Belirteç öbeği oluşturduğunda cümleye:
a) “-e yakışır biçimde” anlamı katar.
⇒ İnsan gibi yaşayayım kendimi vere vere.
b) “Sanma, tahmin etme” anlamı katar.
⇒ Bana kızacak gibi bakıyor.
c) “Bir şeyi yapmadığı halde yapıyormuşçasına davranma” anlamı katar.
⇒ Konuşanlara kızıyor gibi göründü; ama yanıldığımı anladım.
ç) “Bir duruma yaklaşma” anlamı kadar.
⇒ Ölecek gibi hissettim kendimi.
d) “Hemen, o anda” anlamı katar.
⇒ Soruları kaptığım gibi girdim içeri.
KADAR
- Kavramlar arasında “eşitlik ilgisi” kurar.
⇒ Senin kadar ben de bilirim bu konuyu.
⇒ Deli Hasan, şu çınar kadar kocaman bir adam, şu çınarın kolları kadar da kolları var.
- Eşitlik ilgisinden tümüyle sıyrılmadan “benzerlik ilgisi” kurar.
⇒ Cennet kadar güzel vatanım var.
⇒ Avuç içi kadar kasabada yaşıyoruz.
- “e” durum eki almış sözcüklerle birleşerek yer ve zaman yönünden “bitiş ilgisi” kurar.
⇒ Sahile kadar hiç konuşmadan yürüdük onunla.
⇒ Saat üçe kadar çalıştı.
- “Yaklaşıklık ilgisi” kurar.
⇒ Üç saat kadar bahçede bekledim onu ama gelmedi.
⇒ Yüz kadar ağacın yandığı açıklandı dün geceki yangında.
- Başka sözcüklerle birleşerek sıfat ya da zarf öbeği kurar.
⇒ Bacak kadar çocuk (sıfat)
⇒ Kendini bu kadar yorma. (zarf)
- Ek alarak kullanılınca ad görevi üstlenir.
⇒ Onun gibisini hiçbir yerde görmedim.
⇒ Bu kadarı bize yetmez.
SANKİ
- Bu edat cümleye olumsuzluk anlamı kattığı gibi üstü kapalı bir benzerlik ilgisi de kurar.
⇒ Sanki ben olmasam bu işi yapabilecekti.
⇒ Her yer ıslak sanki yağmur yağmış.
- “Gibi” edatıyla birlikte kullanıldığında anlatım bozukluğu olur.
⇒ Sanki her şeyi biliyor gibi. (Aynı anlama gelen sözcüklerin bir arada kullanılmasından doğan anlatım bozukluğu vardır.)
SADECE
- Özgüleme edatıdır.
⇒ Bu işi sadece ben yapabilirim.
⇒ Bizi bu zor durumdan sadece siz kurtarabilirsiniz.
İÇİN
- Eylem adlarıyla birleşerek “amaç – sonuç” ilişkisi kurar. Bu durumda “amacıyla” anlamı taşır.
⇒ Bir avuç mutluluğu yakalamak için çalışıyoruz.
⇒ Test çözmek için iki saat önce kütüphaneye gittiler.
- “-den ötürü, -den dolayı” anlamıyla “neden -sonuç” ilişkisi kurar.
⇒ Senin gül hatırın için buraya geldim bir tanem.
⇒ Çok yorulduğu için yere oturdu, biraz soluklandı.
- “Özgülük” ilgisi kurar. Bu durumda bir şeyin kime ya da neye özgü olduğunu belirtir.
⇒ Çocuğun odası için güzel bir dolap yaptırdı.
⇒ Bu elbiseyi kızım için aldım.
- “-e göre” anlamında “görelik” ilgisi kurar.
⇒ Sizin için de doğru mu bize anlatılanlar.
- “Karşılık, değer” ilgisi kurar.
⇒ Bu küçük ev için bunca para verilir mi?
- “Süre” ilgisi kurar.
⇒ Birkaç gün için Datça’ya gitti arkadaşlarıyla.
- Söze “uğruna”, “hakkında” anlamı katar:
⇒ Onun için olumsuz konuşmana üzüldüm.
ÜZERE
- “Amaç – sonuç” ilişkisi kurar. Bu durumda “amacıyla” anlamı taşır:
⇒ Soruları çözmek üzere dershaneye gittim.
⇒ Yola çıkmak üzere hazırlıklar yapıldı.
- “Koşul” ilgisi kurar. Bu durumda “koşuluyla” anlamı taşır.
⇒ Az konuşmak üzere söz verdim Zühre ve Bahadır’a.
⇒ Üçüncü derse yetişmek üzere izin istedi.
- Zaman yönünden “yakınlık” ilgisi kurar. Bir eylemin gerçekleşmesine çok yaklaşıldığını anlatır:
⇒ Ders bitmek üzereyken çocuk bayıldı.
⇒ Akşam olmak üzereydi, o yanımdan ayrıldığında.
- Cümleye “gibi” anlamı verir:
⇒ Söylendiği üzere sınav sonuçları açıklanacak.
İLE
- “Araç” ilgisi kurar. Yüklemin bildirdiği eylemin aracını gösterir.
NOT: “ile” gördüğümüz yere “ve” getirebiliyorsak “ile” bağlaç, getiremiyorsak edattır.
⇒ Ata, acımasızca, kırbaçla vuruyordu. (edat)
⇒ Tahtaya tebeşirle, soruları yazdı. (edat)
⇒ Renklerle desenler birbirini tamamlıyordu. (bağlaç)
- “İşteşlik” ilgisi kurar. Söze, eylemi karşılıklı ya da ortaklaşa yapma anlamı katar.
⇒ Her şeyi benimle yapar her şeyi benimle paylaşır.
- “Neden – sonuç” ilişkisi kurar:
⇒ Derse başlamamla gürültüler kesildi.
⇒ Yağmurun yağmasıyla hava soğudu.
- “Karşı olma” ilgisi kurar:
⇒ Yaşamını sigara ile savaşa adayan biridir o.
- Soyut kavramlarla birleşerek eylemin nasıl yapıldığını belirten durum belirteci öbeği kurar.
⇒ Hırsla içeriye girdi, Deniz’i dışarıya çağırdı.
⇒ Sabırla konuşmaları dinliyordu.
- Başka sözcüklerle birleşerek zaman belirteci öbeği kurar:
⇒ Sabah ezanı ile ava çıktık, Keban’ın yaylarında.
⇒ Zilin çalmasıyla sınav başladı.
Mİ
- “Soru” ilgisi kurar:
⇒ Akşam bize gelecek misin?
- “Neden – sonuç” ilişkisi kurar:
⇒ Yalan söyledi mi sinirlerim bozuluyor.
- “Koşul” ilgisi kurar:
⇒ Ödevlerini bitirdin mi sinemaya gidebilirsin.
- “Zaman” ilgisi kurar:
⇒ Annen geldi mi bunları ona anlatacağım.
- İkileme oluşturarak anlamı pekiştirir.
⇒ güzel mi güzel
⇒ tembel mi tembel
- Soru ilgisinden sıyrılarak ya da sıyrılmadan söyleyiş biçimine, tonlamaya göre söze “rica, yalanlama, kesinlik, aşırılık, şaşma, gereksizlik…” gibi anlamlar katar:
⇒ Bana su verir misiniz? (rica)
⇒ Ben mi ona bağırmışım? (yalanlama)
⇒ Sen söylersin de ben yapmaz mıyım? (kesinlik)
⇒ Az mı para harcadık onu mutlu etmek için. (aşırılık)
GÖRE
- “Göre” sözcüğü “-e” durum eki almış sözcüklerle birleşerek “görelik” ilgisi kurar. Kalıplaşmış edat diye de adlandırılır.
⇒ Bana göre sen haklısın.
⇒ Duyduğuma göre o yaşlı kadına yardım etmemişsin.
⇒ Sana göre bu çocuk haklı mı?
DOLAYI, ÖTÜRÜ
- Bu sözcükler “-den” durum eki almış sözcüklerden sonra gelerek “neden – sonuç” ilişkisi kurar.
⇒ Bundan dolayı sizi seviyorum.
⇒ Eve sık sık geç geldiğinden ötürü onu eleştirdim.
KARŞIN, RAĞMEN
- “Karşın” sözcüğü “-e” durum eki almış sözcüklerden sonra gelerek “karşıtlık” ilgisi kurar.
⇒ Çok çalışmasına karşın başarılı olamadı.
⇒ Ehliyet almasına rağmen araba kullanamıyor.
DOĞRU
- “Doğru” sözcüğü ilgeç olduğunda “-e” durum eki almış sözcüklerle öbekleşerek “yönelme ilgisi” kurar.
⇒ Tepeye doğru ilerlediler.
⇒ Denize doğru koştular.
- Sıfat görevi üstlenir. Genellikle bu görevde kullanılır.
⇒ Doğru söz, doğru yol, doğru soru…
- Ad görevi üstlenir: (Çekim eki aldığında ya da bir kavramı karşıladığında)
⇒ Öğretmen tahtaya bir doğru çizdi.
⇒ İşin doğrusu buydu.
- “-e” durum eki almış zaman anlamlı sözcüklerle kurduğu ilgeç öbeği, zaman belirteci olarak görev yapar.
⇒ İkiye doğru gelirim yanınıza, siz biraz oyalanın.
⇒ Akşama doğru fırtına çıktı denizde.
KARŞI
- “Karşı” sözcüğü ilgeç olduğunda “-e” durum eki almış sözcüklerle öbekleşerek “yönelme” ilgisi kurar.
⇒ Denize karşı oturduk ve çayımızı yudumladık.
⇒ Kardeşine karşı derin bir sevgi duyardık.
- Ad olur.
⇒ Seni karşıda bekliyorum.
⇒ Karşısı daha güzel.
- Sıfat olur.
⇒ Karşı ev
⇒ Karşı yol
- “-e” durum eki almış zaman anlamlı sözcüklerle kurduğu ilgeç öbeği, zaman belirteci olarak görev yapar.
⇒ Sabaha karşı telefon çaldı, biz telaşlandık.
YALNIZ
- Bu sözcük ilgeç olduğunda “sadece, bir tek, ancak” anlamlarıyla “sınırlama ilgisi” kurar; cümleye “özgülük” anlamı katar.
⇒ Yalnız benim için bak yeşil yeşil.
⇒ Bu kitabı, yalnız Milli Kütüphanede bulabilirsin.
- Sıfat olur.
⇒ Yalnız adam rolünü, oynuyordu.
⇒ Yalnız bir kadındı, hiç kimse ona yardımcı olmadı.
- Belirteç olur.
⇒ Sınıfta hep yalnız otururdu.
⇒ Ben de yalnız kaldım sen gidince.
- “Ama, fakat” anlamlarıyla bağlaç olur.
⇒ Sinemaya gelirim yalnız filmi beğenmezsem oradan çıkarım.
- Ad olur.
⇒ O, hep yalnızdı.
⇒ Bizler de onlar gibi yalnızız aslında.
ANCAK
- Bu sözcük ilgeç olduğunda “yalnız” sözcüğü gibi “sadece, bir tek” anlamlarıyla “sınırlama ilgisi” kurar ve söze “özgülük” anlamı katar.
⇒ Bu soruları ancak sen çözebilirsin.
⇒ Söylediklerimi ancak ona dinletebildim.
- “En çok, en erken, olsa olsa” anlamları taşıdığında belirteç olur.
⇒ Burada ancak iki gün kalırız, dedi bize de.
⇒ Size ancak iki ay sonra gelebilirim.
- “Fakat, ama” anlamlarıyla kullanıldığında bağlaç olur:
⇒ Aylarca, yıllarca iş aradı ancak bulamadı.
⇒ Sevgiyi yüreğinde yaşıyordu ancak bunu sevdiğine hissettiremiyordu.
BERİ
- Bu sözcük ilgeç olduğunda “-den” durum eki almış sözcüklerle öbekleşerek yer ve zaman yönünden “başlangıç” ilgisi kurar, “-e kadar” öbeğiyle sağlanan “bitiş ilgisine” karşıt bir anlam oluşturur.
⇒ Saat beşten beri onu bekliyoruz bu soğuk yerde.
⇒ İstanbul’dan beri müzik dinliyor, bıkmadan usanmadan.
- Ad olur.
⇒ Biraz daha beride bekleyin beni.
- Sıfat olur.
⇒ Beri tarafımızda büyük bir siyasi grup vardı.
- Yer – yön belirteci olur.
⇒ Çocukları biraz daha beri alın orada güneş yok.